2 Şubat 2010 Salı

Bir efsane olarak 'Hayrettin Demirbaş'!



Fanatik gazetesinin haberi şöyle: “Niğde amatör liginde ter döken 51 Niğdespor, adını Galatasaray tarihine "Ostrava Panteri" olarak yazdıran Galatasaray'ın ve Türk Milli Takımı'nın eski kalecisi Hayrettin Demirbaş'ı 47 yaşında yeşil sahalara dönmeye ikna etti. Bu kararı vermesinde 51 Niğdespor Başkanı İdris Turgut ve Teknik Direktör Cevdet Sancaklı'nın etkili olduğunu söyleyen Demirbaş, "Cevdet hoca kaleci bulamayınca, 'Sen benim eski arkadaşımsın. Rahat oynarsın.' dedi. Ben zaten her gün sporun içindeyim, tenis oynuyorum. Gençlere örnek olur düşüncesiyle teklifi kabul ettim. Bu yaşta bu mutluluğu yaşamak çok güzel." şeklinde konuştu.

Hayrettin, Türk taraftarlarının oldukça tuttuğu bir isim. Bunun sebebi sahip olduğu yeteneklerden çok daha fazlası. Samimiyeti ve onu hatalarıyla da kabul etmemizi sağlayan içtenliği… 1963 yılında doğan Hayrettin, Galatasaray’ın efsanevi kalecisi Simovic’in arkasında bekledi uzun yıllar. Türk kalecilerinin kaderidir bilirsiniz, önlerindeki yabancı kaleciler sakatlanmadıkça kaleyi devralamazlar. Simovic de Yugoslav Milli Takımı’nın kalecisiydi ve Hayrettin’in forma şansı yoktu. Hayrettin, Simovic ile ilgili şunları söylüyor:

"Simoviç'in arkasında 4 yıl yedek bekledim, bana hiç bir şey öğretmedi, Doğruya doğru, o 4 sene boyunca hiç yedek kaleci muamelesi görmedim. Yöneticiler emeğimin karşılığını verdi. 14 sene aradan sonra gelen şampiyonluk var. Ben o sezon üç maç oynadım. Birini kaybetsek şampiyon olamıyorduk.”

Galatasaray’ın 14 yıl sonra gelen şampiyonluğu aldığı yıl (1986-1987) 36 maç oynanmıştı ve gördüğünüz gibi, Hayrettin bunların üçünde görev aldığı için şampiyonluğu doğrudan etkiliyordu. Zamanla Simovic yaşlandı ve futbolu bırakmak zorunda kaldı, işte o zaman Hayrettin’e gün doğdu! Hayrettin kaleyi devraldıktan sonra Galatasaray ardı ardına 2 şampiyonluk kazandı. O devirde oynanan bir maçta Banik Ostrava karşısında harika kurtarışlar yaptı ve “Ostrava Panteri” lakabını kazandı. Şimdi, bir insan düşünün ki lakabı “Ostrava” Panteri! İşte bu yüzden sevdik biz Hayrettin’i. Tamam, Turgay Şeren “Berlin Panteri” olmuş ve koca Almanlar’ı durdurmuş olabilir, fakat Hayrettin de Ostrava’yı durdurabilmiş böyle bir adamdı işte!

Nam-ı diğer “Hayro”, Feldkamp ile de şampiyonluk yaşayacak fakat daha sonra Feldkamp kendisini “top tutamıyordu” diyerek eleştirecektir. Hayrettin’in Kalli’ye cevabı ise şu şekilde olmuştur:
“Feldkamp ayıp etti. Olur mu öyle şey? Aynı Kalli bana da ‘sen bu takımın yıldızısın’ diyordu. Çok üzüldüm. Nasıl olur, kaleciliği bilmem?”
Hayrettin, Galatasaray’la 2 yıl üst üste şampiyonluk yaşar. O devirlerde Milli Takım kaleciliğine de yükselir. Türkiye’nin en iyi kalecisinin kim olduğu kendisine sorulduğunda:
“Engin abi, Rüştü kardeş ve ben!” diyen Hayrettin, pek çok milli maçta kaleyi korur. Korur korumasına da, hepsinde gol yer. Hatta Faroe Adaları ve San Marino takımlarının ikisinden de gol yemeyi başarır.

Hayrettin; zamanla önce Stauche’nin, daha sonraysa Friedel’ın arkasında yedek bekler. Friedel gittiğindeyse kaleyi tekrar devralır. Ne yazık ki eski günlerini aratmaktadır. Kupa Galipleri Kupası’nda Galatasaray PSG karşısında 3-0 öndeyken Hayrettin’in yediği hatalı goller sonucu karşılaşma bir anda 3-2 olur ve maç da 4-2 biter.

Bu maçla başlayan talihsizlikler Hayrettin’in yakasını bir türlü bırakmayacak ve Gençlerbirliği ile oynanan ve penaltı atışları sonucunda 18-17 Gençlerbirliği’nin kazandığı maç sonrası Hayrettin takıma veda edecektir. Hayrettin bu maçla ilgili daha sonra şöyle der:
“Bunu nasıl anlatayım. Tam 17 penaltıdan hiçbirini tutamadım. En sonunda bizim takımdan İlyas kaçırdı da bu çile bitti.”
Zaten Hayrettin penaltılarda sık sık ters köşe olmasıyla ünlüdür. Gençlerbirliği maçında da hiçbir penaltı atışına müdahale dahi edemez. O maç sırasında Fatih Terim saha kenarından sık sık:
"Uç, zıpla!" diye bağırır.
Karşılaşma sonrası Terim:
“Her penaltıda sol köşeye atlasa zaten 10unu kurtarırdı” açıklamasını yapar…

Yediği gollere türlü bahaneler bulmasıyla da ünlüdür Hayrettin. Aslında bahane bulmaz, sadece hepsini “nasip, kısmet ve kısmetsizlik” gibi kelimelerle açıklar. “Top direğe çarpacak sandım, bu yüzden dokunmadım” da der, “Kurtardığım gollere saysınlar…” da…

Şüphesiz, Hayrettin’i en az Galatasaray taraftarı kadar seven bir başka taraftar grubu Fenerbahçe taraftarıdır. En talihsiz olduğu anlar çoğunlukla Fenerbahçe maçlarına denk gelir. Okocha’nın frikiğinde ters köşeye yatması veya Kemalettin’in ceza sahası dışından yaptığı kafa vuruşunu ağlarında görmesi akıllarda kalan anlardandır. Tugay Kerimoğlu bir antrenmanda birbirinden güzel frikikler yollar Hayro’nun kalesine. Hayrettin bunların hepsini çıkarır ve şu tepkiyle karşılaşır: “Ulan Fenerliler vursa hepsini yersin!” Takımdan ayrılmasına sebep olan 96-97 sezonu sonrası:
“Fenerbahçe maçlarını çıkarın, 23 gol yemişim" demiş ve başkan Faruk Süren’in tepkisini çekmiştir:
"Fener maçlarını neden çıkaracakmışım? Bana o maçta lazım kaleci zaten! Diğer maçlarda yesen ne olur? Takım 6-8 atıyor..."

Asabidir Hayrettin. 5-2 mağlup olunan bir Fenerbahçe maçının sonrasında Rıdvan’ı dövmeye kalkışır. Şimdilerde yakın arkadaş oldukları bilinen Rıdvan hakkında şöyle der maç sonrası:
"Rıdvan'ı bitirecektim. Rıdvan dedigin yatak döşek 55 kilo gelir. Cidden dövsem hastanelik olurdu."
Milli takıma alınmadığını öğrendiği bir haber sonrasıysa İzmir’e, Mustafa Denizli’ye hesap sormaya gider.

Spikerlerin kendisine verdiği tepkiler de yıllarca dilden dile dolaşmıştır. O ünlü PSG maçında Ercan Taner’in söylediği “Hayrettin yapma!” repliği şimdilerde başka pek çok ünlü kaleci için de kullanılmaktadır. Fakat çıkışı Hayrettin ve Ercan Taner patentlidir. Yine kendisi için söylendiği rivayet edilen “Top Hayrettin’in kontrolünde ve gol…” ve İlker Yasin’in bir Avrupa Kupası maçında 2.dakikada gol yiyen Hayrettin’e hitaben söylediği “Yapma Hayrettin, daha kadroları bile saymadım” replikleri hala hatırlanır.




Talihsizdir. Yine bir Zeytinburnuspor maçı sırasında auta giden top sonrası direğe asılan Hayrettin, üst direğe asılı kalır, ellerini bıraktığındaysa yere düşer. Hayrettin bu pozisyon sonrası sakatlanıp yerini yedek kaleciye bırakır.

Futbolu bıraktıktan sonra da talihsizlikler peşini bırakmamıştır. Ayvalık’ta yaptırdığı villalar deprem yüzünden elinde kalır örneğin. (Star, haziran 2000) 2003 yılı başında geldiği Bucaspor’dan 4-0’lık bir Marmaris Belediyespor karşılaşması sonrası istifa eder. Daha devre arasına bile gelinmemiştir. (Zaman, aralık 2003) 2006 yılında çalıştırdığı Nazilli Belediyespor’dan ise 6. hafta sonunda kovularak yine hayranlarını üzer.

Hayrettin’i anlatmaya kelimeler yetmez. Üzerine mutlaka kitap da yapılabilir, film de çekilir. (Film haklarını kendimde saklı tutuyorum.) Yazımı Hayrettin’le ilgili Erdal Keser’in (bilindiği gibi Galatasaray’ın ünlü futbolcularındandır) bir anısıyla noktalamak istiyorum:

"Kocaelispor'la Ali Sami Yen'de oynuyoruz. Deli gibi sis var. Maç başladı ama göz gözü görmüyor. 5-10 dk sonra hakem maçı tatil etti, soyunma odasına gittik, üstümüzü değiştirdik. Staddan çıkacağız hayrettin ortalarda yok. Sahaya geri döndüm ki ne göreyim, Hayrettin direkler arasında volta atarak kendi kendine söyleniyor: "ulan bizimkiler ne bastırdı haaa yarım saattir top gelmiyor bizim kaleye."

Sen çok yaşa Hayrettin, Allah seni başımızdan eksik etmesin! Tüm Niğdeliler’i Hayrettin’i izlemeye maça, TV programcılarını ise bu adamı keşfetmeye davet ediyorum…

1 Şubat 2010 Pazartesi

Özledik


Bu sitede genellikle futbolla ilgili bilgileri yayınlıyorum ancak bugün basketbolla ilgili bir nostalji yapasım geldi. T-Mac ne zamandır ortalıkta görünmüyor, ancak onu özleyenlerin sayısı bir hayli fazla. Gelin San Antonio Spurs'e karşı gerçekleştirdiği 43 saniyede 13 sayı mucizesini beraber hatırlayalım:

http://www.youtube.com/watch?v=p_CGxj3dHGA


Harry Kewell Röportajı

Tam Saha Dergisi'nin 21 Ocak 2010 tarihinde Harry Kewell ile yaptığı röportajı burada bulabilirsiniz:

"...futbolcu nasıl futbolcu olunacağını kişisel yolculuğunda öğrenmeli... bu aynı zamanda bir kendini keşfediş öyküsü..."

http://www.tff.org/default.aspx?pageID=286&ftxtID=9032

*aceto balsamico ve tam saha dergisine teşekkürler